Terör örgütleri açısından sosyal hareketler stratejik işlevlere sahiptirler. Bu doğrultuda terör örgütleri sosyal hareketleri araçsallaştırma girişimlerinde bulunmaktadır. Bu kapsamda terör örgütleri sosyal hareketleri araçsallaştırma tiplerini “anlatısal,” “taktik” ve “ele geçirme” olmak üzere üç farklı biçimde sınıflandırmak mümkündür. Bu çalışmada PKK/PJAK’ın 2022 yılında İran’da yaşanan Mehsa Emini protestoları sürecinde uyguladığı araçsallaştırma stratejisi incelenmiştir. Bu bağlamda söz konusu üç farklı araçsallaştırma biçiminin kullanımı sonucunda PKK/PJAK’ın protestoları kendi örgütsel propaganda stratejisi doğrultusunda “Jin, Jiyan, Azadi” kampanyasına nasıl dönüştürdüğü açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışma kapsamında PKK/PJAK’ın 2022 yılında İran’daki Mehsa Emini protestolarını istismar etmesine ilişkin örgütsel veriler toplanmış ve sınıflandırılmıştır. Bu bağlamda, çalışmada aşağıdaki araştırma sorularına cevap aranmıştır: Terör örgütleri toplumsal hareketleri hangi sebeplerle araçsallaştırmaya veya istismar etmeye çalışırlar? Terör örgütleri toplumsal hareketleri hangi koşullarda ve nasıl araçsallaştırabilmektedirler? PKK/PJAK, 2022 yılında İran’da ortaya çıkan toplumsal hareketi nasıl istismar etmiş, araçsallaştırmış ve örgütsel stratejisi bağlamında bu hareketi Jin, Jiyan, Azadi kampanyasına nasıl dönüştürmüştür?
Bu çalışmada, ABD tarafından İran’a isnat edilen terör tartışmaları bağlamında vaka analizi olarak İran-El Kaide ilişkileri ele alınmıştır. Bu ikili arasındaki sürecin tarihsel arka planı, ilişkilerin hangi minvalde kurulduğu ve geçirdiği yapısal dönüşüme dair sorulara cevap aranmıştır. Bu konu hakkında yapılan araştırmalara göre ikili arasındaki ilişkilerin 11 Eylül öncesine dayandığına dair çeşitli analizler yer almıştır. 11 Eylül sonrasında İran-El Kaide ilişkileri hakkında çıkan çalışmalarda önemli derecede artışlar görülmüştür. Çünkü iki taraf arasındaki ilişkiler farklı bir boyuta evirilmiştir. Bu bağlamda ortaya objektif bir analiz çıkarmak adına Amerikalı dış politika karar vericilerinin bu konu hakkındaki söylemleri, El Kaide liderlerinin verdiği demeçler, İranlı siyasilerin argümanları, istihbarat belgeleri, akademik çalışmalar ve haberler taranarak karşılaştırılmalı bir perspektif ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın ana sorunsalı, İran-El Kaide ilişkilerinin yapısı tartışılarak iki farklı mezhebe ve ajandaya sahip olan bu ikiliyi birbirlerine yakınlaştıran ve uzaklaştıran etkenlerin analiz edilmesi ve kavram içerisine oturtulmaya çalışılmasıdır. Literatür taramasında, İran-El Kaide ilişkilerinin içeriği hakkında muhtelif görüşler olmasına rağmen konu hakkında ortak bir kavram birliğine varılamadığı müşahede edilmiştir. Çalışmada İran-El Kaide ilişkilerini mercek altına almak için “süreç izleme yöntemi” kullanılmıştır
Bu çalışmada, 1951 ile 1953 yılları arasında İran’da yaşanan petrolün millîleştirilmesi krizi ve bu olaylardaki ABD’nin İran Büyükelçisi Loy Henderson’un rolü ele alınmaktadır. Henderson’un görev süresi, ABDİran ilişkilerinde kritik bir dönem olmuştur ve bu süreçte İran petrolünün millîleştirilmesi, Anglo-Iranian Oil Company’nin (AIOC) İran’dan çıkarılması ve ardından Musaddık’a karşı düzenlenen darbe gibi önemli olaylar yaşanmıştır. Petrolün millîleştirilmesi ve 1953’te Musaddık’a karşı yapılan darbe, araştırmacıların büyük ilgisini çekmiş ve bu konuda çok sayıda çalışma yapılmıştır. Ancak bu çalışmaların çoğu, ABD ve İran’daki en üst düzey karar vericilerin politikalarına odaklanmaktadır. Buna karşılık, 1951-1954 yılları arasında İran’da görev yapan ABD Büyükelçisi Loy Henderson’un rolüne yeterince dikkat edilmemiştir. Henderson, ABD’nin çıkarları doğrultusunda petrol krizini diplomatik yollarla çözmeye çalışmış ancak İngiltere ile İran arasında bir anlaşmaya varmayı başaramamıştır. Buna rağmen Henderson, Musaddık hükûmetine uygulanan ekonomik baskıda ve 1953’te Musaddık’a karşı darbede aktif bir rol oynamıştır. Bu çalışma, Henderson’un 1951-1953 yılları arasındaki petrol krizi döneminde ABD-İran ilişkilerindeki rolünü incelemekte ve bu konuyu FRUS arşiv belgeleri ile Henderson’un Harry S. Truman Kütüphanesi ve Müzesinin, Sözlü Tarih Görüşmeleri Projesi kapsamında yaptığı röportaj üzerinden ele almaktadır. Çalışmada, Henderson’un petrol krizinin ABD’nin çıkarları doğrultusunda çözülmesinde kilit bir rol oynadığı ileri sürülmektedir. Henderson, İran’daki ABD çıkarlarını aktif bir şekilde savunmuş, İran hükûmeti ve Şah ile ilişkilerini sürdürmüş, ABD’nin İran politikasının şekillendirilmesine katkıda bulunmuştur. Musaddık’ın devrilmesinde, İran petrolünün Batılı şirketlerin kontrolüne geçmesinde, Şah’ın tekrar iktidara getirilmesinde ve monarşisinin güçlendirilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
“Islam and Dissent in Postrevolutionary Iran: Abdolkarim Soroush, Religious Politics And Democratic Reform” adlı kitabın tanıtım yazısıdır.
Etnik aidiyetleri henüz kesinleşmemiş olan Elamlılar tarafından MÖ 3. binyılın ilk çeyreğinde Güneybatı İran’da kurulan Elam Krallığı, MÖ 1. binyılın ortasına kadar siyasi ömrünü devam ettirmiştir. İran topraklarının en eski ve en uzun ömürlü devleti olan Elam Krallığı, yalnızca askerî ve siyasi değil, sosyo-kültürel bakımdan da güçlü bir yapıya sahip olmuştur. Bu güçlü yapının önde gelen ögelerinden birisini ise kil tabletler ve taş yazıtlar sayesinde günümüze ulaşan Elamca oluşturmuştur. Hint-Avrupa ve Sami dil ailesine ait olmadığı kesin olarak bilinen Elamcanın hangi dil ailesi içerisine yerleştirilmesi gerektiği günümüzde hâlen tartışılmaktadır. İngilizce aslından Türkiye Türkçesine çevirisi yapılan bu çalışmada, Elamca ile Türkçenin benzer yönleri olduğu savunulmuş ve bu doğrultuda çeşitli kanıtlar ortaya koyulmuştur. Çalışma bu bakımdan Elam bilimcileri ve Eski Çağ tarihçilerini ilgilendirmesinin yanında, Türkolog ve filologların da çalışma alanına dâhil olmuştur. Bu sebeple özellikle Türk bilim insanlarının Elamca-Türkçe ilişkisini konu edinen gelecekteki muhtemel çalışmalarına katkısı olacağı düşünülerek alanında nadir bir yere sahip bu çalışmanın Türkiye Türkçesine kazandırılması kararlaştırılmıştır. Çalışma Türkiye’nin önde gelen filolog, arkeolog, tarihçi ve etnograflarından Hâmit Zübeyir Koşay tarafından kaleme alınmıştır. Türkçe ve Türkler üzerine yaptığı araştırmalar sırasında Elamcanın Türkçe ile benzerlikler taşıdığını fark eden Koşay, Elamca-Türkçe ilişkisi üzerine odaklanarak elde ettiği sonuçları birkaç çalışmasında yayımlamıştır. Çevirisi yapılan bu çalışma bunlardan birini meydana getirmiştir. Çalışmada öncelikle Eski Çağ’da çeşitli bölgelerden İran topraklarına yapılan göçler ve Tarih Öncesi Dönem’de İran’da yaşanan sosyo-kültürel gelişmeler kısaca ele alınmıştır. Bu kısımların ardından Elam Krallığı coğrafi, siyasi ve kültürel bakımdan değerlendirilmiş ve özellikle Bedrich Hrozny’nin Elamlılar ve Elam Krallığı hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise Elamlıların kökeni incelenmiş, Elamca ile Türkçe arasındaki dil bilgisi ve sözcük benzerliklerinden söz edilmiştir. Çeşitli bilim insanlarının eserlerine yapılan atıflarla desteklenen bu bölümde, on yedi Elamca sözcüğün Türkçedeki karşılıklarının verilmesinin yanı sıra Elamca ve Türkçe arasındaki yineleme, iyelik eki, ünlü uyumu gibi dil bilgisi benzerliklerine değinilmiştir. Sonuç itibariyle tüm bunlardan yola çıkılarak Elamlılar ile Türklerin etnik bakımdan akraba olabilecekleri ihtimaline dikkat çekilmiştir.